OBEZITEDAVISI-27-1200x481.jpg

GÖRMEZDEN GELİNEN AĞRILAR KALP KRİZİ HABERCİSİ OLABİLİR…

Kalp krizi, kalbi besleyen atardamarların tıkanmasına bağlı olarak kalp kasının çalışması için gerekli oksijenin hücrelere iletilememesi sonucunda kalp dokusunun hasara uğramasıdır. Bu durumun oluşması için, damar duvarının zedelenmesi ve buna bağlı olarak kolesterol ve yağ gibi maddelerin birikerek plak yapılarının oluşması gerekir. Plak oluşan damar duvarları zamanla sertleşmeye başlar ve bu durum hipertansiyon, diyabet, yüksek kolesterol ve obezite gibi rahatsızlıklarla da ilerleme kaydeder. Eğer zamanında müdahale yapılıp kalp dokusu beslenemezse bunun sonucunda kalbin kan pompalama fonksiyonu bozulur ve buna bağlı olarak kalp yetmezliği gelişebilir.

Vücudun çeşitli bölgelerinde oluşan ve basit gibi gözüken ağrılar bazen ciddi problemlerin habercisi olabilir. Kalp krizinde en yaygın görülen ağrı, göğüs orta hattında sol kolu kapsayan baskılayıcı ve sıkıştırıcı bir ağrıdır. Göğüste bıçak saplanma hissi veren ağrı ülkemizde ciddi bir ağrı olarak düşünülse de genelde basit bir kas ağrısı veya akciğer kökenli enfeksiyon sonucu oluşabilir.

Kalp krizi belirtileri bazı hastalarda her iki el bileğinde ve kolda, sadece sağ kolda veya çenede ağrı olarak da görülebilir. Mide bulantısı ve kusma dahî kalp krizi belirtisi olabilir. Özellikle yaşlı hastalarda mide bulantısı ve ağrısı durumunda kalp krizi ihtimali mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Bu şikayetlerle hastaneye başvuran birçok yaşlı hastaya yapılan tetkik sonucunda kalp krizi teşhisi konulmaktadır. Ayrıca şeker hastalığı olan yaşlılarda ağrı hissi azaldığı için bu hastalarda görülen her türlü hastalık ve yakınma durumunda da ciddi bir problem olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Bazı hastalar göğüs ağrısı olmaksızın yalnızca çene ağrısıyla diş hekimine başvurup problemin diş ve diş eti kaynaklı olduğunu düşünmektedir. Ancak ciddi huzursuzluk hissi veren, halsizlik ve yorgunluk oluşturan, soğuk terlemenin eşlik ettiği diş/çene ağrısı kalp krizine işaret ediyor olabilir. Bu durumdaki hastalar uzman bir hekim tarafından mutlaka muayene edilmelidir.

Damar tıkanıklığına yol açacak ekstra risk faktörleri; hipertansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, obezite, hareketsizlik, stresli yaşam, sigara kullanımı vb. tüm durumlar kalp krizi tetikleyicisi olabilir. Bu durumlardan bazıları ilaç kullanımı ve hayat tarzı değişikliğiyle kontrol altına alınabilir ancak bazı durumlar dışardan müdahale ile kontrol altına alınamaz; hasta yaşı, aile öyküsü, genetik yatkınlık gibi.  Eğer bir kişinin özellikle anne baba ve birinci derece akrabalarının 50-60 yaş aralığında veya daha genç yaşta kalp krizi geçmişi varsa ufak bir rahatsızlıkta veya belirtilerden şüphe ettiği durumda uzman hekimlere başvurmalıdır.

Kalp krizi insan hayatını tehdit eden ciddi bir sağlık sorunu olup, kalp krizine karşı her daim tedbirli olunmalı ve olası risk faktörlerini azaltmak için çaba gösterilmelidir.

 


OBEZITEDAVISI-26-1200x481.jpg

GERİATRİK BESLENME NEDİR?

Yaşlılığa bağlı hastalıkların önlenmesinde, geciktirilmesinde ve tedavisinde beslenme önemli rol oynamaktadır. Yaşlılık döneminde, kronik rahatsızlıkların görülme sıklığının artması, vücut direncinin düşmesi, fiziksel aktivitenin kısıtlanması gibi nedenler ile bireyin vitamin, mineral, protein alımının yeterli olması önemlidir.

Günlük beslenmede 4 temel besin gurubunun tüketilmesi önemlidir. Ayrıca aynı grupta yer alan besinlerin çeşitliliği de sağlanmalıdır.

ÖNERİLER:

-Öğün sayısı kişiye özel düzenlenmelidir.

-Besin çeşitliliği sağlanmalıdır.

-Yeterli miktarda protein tüketilmelidir.

-Şeker tüketimi sınırlandırılmalıdır.

-Mevsim sebze ve meyve tüketimi arttırılarak posa tüketimi desteklenmelidir.

-Tuz ve sodyum alımı kısıtlanmalıdır.

-Osteoporoz riskini önlemek için kalsiyum içeriği yüksek süt, yoğurt, peynir gibi besinler tüketilmelidir.

-Günde ortalama 2-3 litre su tüketilmelidir.

 


OBEZITEDAVISI-25-1200x481.jpg

Gebelik Döneminde Beslenme

Ülkemizde “gebelik öncesi ve gebelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenme”, anne ve bebek ölümlerinde önemli bir yer tutuyor. Gebelik öncesi ve gebelik dönemindeki beslenme şekli ile bebeğin doğum ağırlığı, beyin gelişimi ve sağlığı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Ülkemizde beslenme bozukluklarına bağlı olarak, hamile kadınların % 58’ inde demir yetersizliği anemisi (kansızlık) ile kan hücrelerinin yapımında gerekli olan folik asit, fiziksel ve zihinsel gelişimde etkili iyot ve kemik gelişiminde rol oynayan kalsiyum yetersizlikleri görülmektedir. Folik asit mutlaka gebe kalma planı yapıldığında takviye edilmeli ve gebeliğin ilk üç ayında alınmaya devam edilmelidir. Eksikliğinde, doğacak bebekte “nöral tüp defekti” adı verilen çok ciddi bir anomalinin gelişme riski artar.

Sağlıklı bir gebelik ve bebek doğumu için dengeli beslenme şarttır. Gebelikte günlük kalori ihtiyacına ek 350 kkal ilave edilir. “İki kişilik yemeniz” gerektiği şeklindeki halk arasındaki söylemler, alımınızı iki katına çıkarmanız gerektiği anlamına gelmemektedir. Ayrıca hamilelik döneminde zayıflama programı uygulanması da önerilmemektedir. Gebelik boyunca her ay 1- 1,5 kg olmak üzere 7-14 kg alacak şekilde ağırlık artışı olmalıdır. Doğru olan hamile kalmayı düşünen kadınların önceden uygulayacakları diyet ile normal kilo değerlerine ulaşmalarıdır.

Her gebe kadın günde; 80 g protein, 1,5 g kalsiyum, 30-60 g demir ve A, B1, B2 ve C vitamini ihtiyacı duyar. Bu besin öğeleri, beslenme listesinde yer alan gıdalardan sağlanmalıdır.

Anne adayları tarafından gebelik dönemine dair en çok sorulan sorulardan biri de aşerme zamanında nasıl beslenilmesi gerektiğidir. Gebeliğin ilk aylarında bulantı, iştahsızlık, kusma ve uyku düzeninin bozulmasıyla beslenmek oldukça zorlaşır. Kokulara karşı hassaslık gelişir. Bu süreçte yemeklerin az ve sık aralıklarla yenmesi uygun olur. Yağlı ve sulu besinler yerine ızgara, haşlama ve fırında pişirilen yemekler tüketilmelidir. Salata çeşitleri, meyveler rahatlıkla yenilebilir. Sabahları bulantılar daha fazla olacağından, yataktan kalkmadan galeta, kraker, meyve suyu tüketilebilir. Bu şekilde yatakta 15 dakika kadar dinlenip kalkılabilir. Sıvı alımları yemek esnasında değil öncesinde veya sonrasında olmalıdır. Ayrıca kusmalara karşı doktorun önereceği ilaçlar kullanılabilir. Aşırı kusma sorunu yaşandığında, vücutta su ve mineral kaybı yaşanacağından damardan serum verilmesi gerekebilir.

Gebeliğin normal seyrine gelindiğinde, anne adaylarının nasıl beslenmesi gerektiğini maddeler halinde sayarsak;

  • Gebelikte sıvı gereksinimi artmaktadır. Her gün en az 10 bardak su içilmelidir.

 

  • Her gün en az 2 su bardağı kadar süt veya yoğurt tüketilmelidir. Bu besinlerin yerine 2-3 dilim peynir veya 1-2 kaşık çökelek tüketilmesi de yararlı olacaktır.
  • Çiğ süt ve bundan yapılan peynirler zararlı mikropları içerdiğinden pastörize süt ve bu sütlerden yapılan peynirler tercih edilmelidir.
  • Protein içeren yiyecekler aynı zamanda demir, vitamin B6 ve çinko için mükemmel kaynaklardır. Hamile bireyler normal zamanda yediklerine ek olarak bir adet yumurta veya yumurta kadar et, tavuk, balık tüketmelidir. Bu besinler tüketilemiyorsa kuru baklagil yemekleri, mercimekli veya nohutlu çorbaların tüketilmesine özen gösterilmelidir.
  • Vitaminler açısından zengin olan taze sebze ve meyveler her öğünde düzenli olarak tüketilmelidir.
  • Tarım ürünlerindeki zararlı olabilecek kalıntıları uzaklaştırmak için özellikle sebze ve meyveler tüketilmeden önce çok iyi yıkanmalıdır. Bu besinleri en iyi yıkama şekli; yiyecekleri su dolu bir kapta 5-10 dakika bekletmek, bu işlemi birkaç kez tekrarlamak ve sonra çeşme altında bol suda yıkamaktır.
  • Tam tahıllar, sebzeler, baklagiller ve meyveler, yulaf, fındık gibi lifli gıdalardan günde 20 ila 35 gram lif almaya çalışılmalıdır.
  • Gebelikte anemi (kansızlık) daha sık görülür. Anemiden korunmak için; yumurta, kırmızı et, kuru baklagiller, pekmez ve taze meyve-sebze gibi yiyeceklerin daha fazla tüketilmesine özen gösterilmelidir. Çay ve kahve tüketimi en aza indirilmelidir. Yemeklerden bir saat öncesi ve bir saat sonrasına kadar çay ve kahve içilmemelidir.
  • Yemeklerde mutlaka iyotlu tuz kullanılmalıdır. Böylelikle bebek, guatr hastalığı ve zeka geriliğinden korunmuş olur. İyotlu tuz, koyu renkli cam kavanozda saklanılmalı, ışıktan, güneşten ve nemli ortamlardan korunmalıdır. Böylelikle iyodun kayba uğraması engellenmiş olur. Yüksek tansiyon (hipertansiyon) varsa yemekler tuzsuz veya az tuzlu pişirilmelidir. Aşırı tuzlu besinler tüketilmemelidir.
  • Omega-3 yağ asitleri de dahil olmak üzere esansiyel yağ asitleri önemlidir. Zeytinyağ, ceviz, avokado, chia tohumu, keten tohumu, yağlı balık, kabak çekirdeği gibi sağlıklı yağ kaynaklarına mutlaka yer verilmelidir.
  • Hamilelerde D vitamini yetersizliği, anne karnındaki bebeklerin beyin ve kemik gelişimini olumsuz etkilemekte, doğumsal katarakt hastalığı ve enfeksiyon risklerini de beraberinde getirmektedir. Bütün hamile kadınlar, yazın öğle saatleri dışında günde 10-15 dakika süreyle güneşe çıkmalıdırlar.
  • Sebze ve kuru baklagillerin haşlama sularının dökülmesi, vitamin ve mineral kayıplarına neden olacağı için haşlama ve pişirme suları dökülmemelidir.

 

KAYNAKLAR

https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/beslenme/gebelik-doneminde beslenme.html#:~:text=Her%20g%C3%BCn%20en%20az%2010,kahve%20t%C3%BCketimi%20en%20aza%20indirilmelidir.

https://www.perinatoloji.org.tr/gebelikte-beslenme

https://www.tjod.org/hamilelikte-beslenme-onerileri/

 

 


OBEZITEDAVISI-24-1200x481.jpg

 

Anne adayının çok genç ya da ileri yaşta olması, çok sık doğum yapması veya ek bir hastalığı olması hem kendisinin hem de bebeğinin sağlığına riske atabilmektedir. Bu tür gebelikler ‘riskli gebelik’ olarak adlandırılırlar ve hekim tarafından daha ciddi takip edilmesi gereken gebeliklerdir.

Gebelik takibinin amacı gebelik boyunca anne ve bebeğin sağlığını optimum düzeyde tutmak ve bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesini sağlamaktır. Gebelik takibi, gebelik tanısı konulduğu an başlamaktadır. Kan ve idrar testleriyle beraber tanı konulduktan 2 hafta sonra ise gebelik kesesi ultrason ile görüntülenebilmektedir. Bu görüntülenme sayesinde dış gebelik ya da herhangi bir anomali olup olmadığı kontrol edilir.

Gebelik doğal bir süreçtir. Bu süreçte en riskli dönemlerden biri ilk 12 haftadır. 12 haftanın tamamlanmasıyla birlikte düşük riski azalmaktadır.

Gebelikte beslenme hem anne hem de bebek için çok önemlidir. Annenin yaşı, boyu, kilosu beslenme programı için önemlidir. Gebelikte şeker tüketimi minimalize edilmelidir. Protein, folik asit, C vitamini içeriği zengin, organik besinler tercih edilmelidir. Ayrıca et, tavuk, balık, kefir, yumurta mutlaka beslenme programına dahil edilmesi gereken besinlerdir.

 

 

 


OBEZITEDAVISI-23-1200x481.jpg

Gebelik öncesi danışmanlıkta amaç kadın sağlığını optimum hale getirmek, olumsuz duygu ve düşüncelerin yerini doğru bilgilerin almasını sağlamaktır. Gebelik öncesi muayene ve bilgilendirme sadece hastalığı olan bireylere değil gebelik planlayan tüm çiftlerin başvurması gereken bir danışmanlıktır.

Gebelik öncesinde danışma, anne adayının gebeliğini etkileyecek herhangi bir rahatsızlığı olup olmadığını, genetik ve sosyal durumun araştırılmasını, anne adayı için kapsamlı bir jinekolojik muayeneden geçirilmesini sağlayarak fetüs ve yenidoğan için oluşacak bütün riskleri minimalize etmeyi kapsamaktadır.

Gebelik planlayan çiftler planladıkları tarihten en az 3 ay önce hekimlerine danışarak Folik asit desteğine başlamalıdırlar. Anne adaylarının, smear testi yaptırması ve gebelik öncesi bütün muayenelerini olmaları gerekmektedir.

Ayrıca akdeniz anemisi ve diğer genetik hastalıkların sorgulanması, kanser taramaları, şeker hastalığının incelenmesi ve psikolojik muayene gibi birçok tarama bu danışmanlıkta yapılmalıdır.


OBEZITEDAVISI-22-1200x481.jpg

 

Gebelik süresi 9 ay 10 gün sürmektedir. İlişki tarihine göre gebelik hesaplama son derece güçtür. Çünkü spermin ilişkiye girilen gün içinde kesin olarak yumurtayı dölleyip döllemediğinin bilinmemesidir. Ayrıca sperm kadın vücudunda 3-4 gün canlı kalabilmektedir. Dolayısıyla yumurta fallop tüplerine ulaşmadan sperm hücresi, yumurtanın gelmesini bekliyor olabilmektedir. Gebeliğin hesaplanmasında baz alınan tarihin başlangıcı son görülen adet kanamasının ilk günü olmalıdır.

GEBELİK HESAPLAMA CETVELİ NEDİR?

Gebeliğin hesaplanması için kullanılan başka bir yöntem ise gebelik hesaplama cetvelidir.

5-6 haftalık gebelik: 1 aylık

8-9 hatalık gebelik: 2 aylık

12-13 haftalık gebelik: 3 aylık

16-17 haftalık gebelik: 4 aylık

20-21 haftalık gebelik: 5 aylık

24-25 haftalık gebelik: 6 aylık

28-29 haftalık gebelik: 7 aylık

32-33 haftalık gebelik: 8 aylık

36-37 haftalık gebelik: 9 aylık

40.haftanın sonu ise 9 ay 10 gün olarak kabul edilmektedir.

 


OBEZITEDAVISI-21-1200x481.jpg

 

G noktası vajina girişinden 4-5 cm içeride, üst vajinal bölgeye verilen isimdir. Bu bölgenin uyarılması ile kadınlar güçlü ve şiddetli bir orgazm yaşamaktadırlar. G noktası her kadında aynı yerde bulunmayabilir. G noktası büyütme işleminin amacı cinsel hazzı arttırmak ve orgazm fonksiyonunu kolaylaştırmaktır. Operasyon öncesi jinekoloji hekimi tarafından muayene olunması şarttır.

G noktası büyütme işlemi ‘’G Shot’’ olarak bilinmektedir. G noktası olarak kabul edilen vajen ön duvarındaki alan dolgu maddesi (hyaluronik asit veya yağ dokusu) enjekte edilerek büyütülür. Büyütme işlemi sonrası, G noktasının daha hassaslaştığı ve daha kolay uyarılabilir hale getirildiği söylenmektedir.

G noktası büyütme işlemleri ameliyat kapsamında değildir ve daha basit bir işlem olarak görülmektedir. İşlem sonrası hastaların dikkat etmesi gereken özel bir şey yoktur. Hastalar hayatlarına normal bir şekilde devam edebilirler.


OBEZITEDAVISI-20-1200x481.jpg

Düşük FODMAP Diyeti Nedir?

Ne yediğimiz vücudumuz üzerinde büyük bir etkiye sahiptir ve halk arasında sindirimle ilgili sorunlar inanılmaz derecede yaygındır. Son yıllarda sindirimle ilişkili şikayetlerin giderilmesinde çok sık Düşük FODMAP diyeti karşımıza çıkmaktadır.

FODMAP nedir diye baktığımızda kelime manası, “fermente edilebilir oligo-, di- ve monosakkaritler ve polioller” şeklindedir. Bunlar kısa zincirli karbonhidratlardır ve sindirime karşı dirençlidir. Bağırsaklardan emilerek kan dolaşımına geçmek yerine, bağırsak bakterilerinin çoğunun bulunduğu bağırsağın uzak ucuna ulaşırlar. Bağırsak bakterileri daha sonra bu karbonhidratları yakıt olarak kullanır, hidrojen gazı üretir ve hassas kişilerde şişkinlik, gaz, mide ağrısı ve kabızlık gibi sindirim semptomlarına neden olur. FODMAP’ ler ayrıca bağırsağa sıvı çekerek ishale de neden olabilmektedir.

İşte bu sebeple “Düşük FODMAP diyeti” olarak adlandırılan fermente edilebilir karbonhidrat açısından düşük bir diyet protokolü uygulanmakta olup genellikle irritabl bağırsak sendromunu (IBS) ve ince bağırsaklarda aşırı bakteri çoğalmasını (SIBO) yönetmek için önerilir.

Düşük bir FODMAP diyeti karmaşıktır ve üç aşamadan oluşur (16).

Aşama 1: Kısıtlama

Bu aşama, tüm yüksek FODMAP gıdalarından kesinlikle kaçınılmasını içerir. Bu diyeti uygulayan kişiler genellikle tüm FODMAP’ lerden uzun vadede kaçınmaları gerektiğini düşünürler ancak bu aşama yalnızca 4-8 hafta sürmelidir. Bunun nedeni, FODMAP’ lerin bağırsak sağlığı için çok önemli olmasıdır. FODMAP’ ler, çok çeşitli gıdalarda değişen miktarlarda bulunur. Bazı yiyecekler sadece bir tür içerirken, diğerleri birkaç tane içerir. Düşük FODMAP diyeti protokolünde kaçınılması gereken yüksek FODMAP içerikli ürünler şunlardır:

  • Meyveler: elma, elma püresi, kayısı, böğürtlen, böğürtlen, konserve meyve, kiraz, hurma, incir, şeftali, armut, karpuz
  • Tatlandırıcılar: fruktoz, yüksek fruktozlu mısır şurubu, bal, maltitol, mannitol, sorbitol, ksilitol
  • Süt ve süt ürünleri: dondurma, süt (inek, keçi ve koyundan elde edilen), çoğu yoğurt, yumuşak ve taze peynirler (süzme peynir, ricotta, vb.), ekşi krema, peynir altı suyu protein takviyeleri
  • Sebzeler: enginar, kuşkonmaz, pancar, brokoli, Brüksel lahanası, lahana, karnabahar, rezene, sarımsak, pırasa, mantar, bamya, soğan, bezelye, arpacık
  • Baklagiller: fasulye, kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya fasulyesi, soya fasulyesi
  • Buğday ve buğday ürünleri: bisküviler, ekmek, kahvaltılık gevreklerin çoğu, krakerler, makarnalar, gofretler
  • Diğer tahıllar: arpa, çavdar
  • İçecekler: bira, şaraplar, meyve suları, süt, yüksek fruktozlu mısır şurubu içeren alkolsüz içecekler, soya sütü

Bazı insanlar semptomlarda ilk haftada bir iyileşme fark ederken, bazılarında iyileşmeler tam 8 hafta sürer. Bu diyeti uygulayan kişilerin %75’e varan oranı, 6 hafta içinde semptomlarda iyileşme olduğunu bildirmektedir. Sindirim semptomlarından yeterince kurtulunduğunda, ikinci aşamaya ilerlenir.

Aşama 2: Yeniden Tanıtma

Bu aşama, yüksek FODMAP gıdalarının sistematik olarak yeniden verilmesini içerir. Süresi kişiden kişiye değişse de genellikle 6-10 hafta sürer. Bu aşamanın amacı iki yönlüdür:

  1. Hangi tür FODMAP’ leri tolere edebileceğini belirlemek
  2. “Eşik seviyesi” olarak da bilinen tolere edebileceği FODMAP miktarını belirlemek

Bu adımda, belirli yiyecekler küçük miktarlarda 3 gün boyunca tek tek test edilir. Her yiyeceği test ederken katı bir düşük FODMAP diyetinde kalınması ve geçiş etkilerinden kaçınmak için yenisini yeniden vermeden önce 2-3 gün beklenilmesi önerilir.

Hastanın minimum toleransını belirledikten sonra, daha büyük dozlara, artan alım sıklığına ve yüksek FODMAP gıda kombinasyonlarına karşı toleransı değerlendirilir. Ancak her testten sonra 2-3 gün ara verilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

Aşama 3: Kişiselleştirme

Bu aşama aynı zamanda “modifiye düşük FODMAP diyeti” olarak da bilinir çünkü bazı FODMAP’ ler hala kısıtlanır ancak iyi tolere edilenler diyete yeniden dahil edilir. Başka bir deyişle, bu aşamada FODMAP’ lerin miktarı ve türü, 2. aşamada belirlenilen kişisel toleransa göre uyarlanır.

Düşük FODMAP diyeti ne herkese uyan tek bir yaklaşım ne de ömür boyu sürecek bir diyettir. Nihai hedef, yüksek FODMAP gıdalarını kişisel tolerans seviyelerinde yeniden sunmaktır. Diyet çeşitliliğini ve esnekliğini artırmak için bu son aşamaya ilerlemek önemlidir. Bu şekilde gelişmiş uzun vadeli uyumluluk, yaşam kalitesi ve bağırsak sağlığına ulaşmak mümkündür.

KAYNAKLAR

Bellini, M., Tonarelli, S., Nagy, A. G., Pancetti, A., Costa, F., Ricchiuti, A., de Bortoli, N., Mosca, M., Marchi, S., & Rossi, A. (2020). Low FODMAP Diet: Evidence, Doubts, and Hopes. Nutrients12(1), 148.

Altobelli, E., Del Negro, V., Angeletti, P. M., & Latella, G. (2017). Low-FODMAP Diet Improves Irritable Bowel Syndrome Symptoms: A Meta-Analysis. Nutrients9(9), 940.

Barrett J. S. (2017). How to institute the low-FODMAP diet. Journal of gastroenterology and hepatology32 Suppl 1, 8–10.

Catassi, G., Lionetti, E., Gatti, S., & Catassi, C. (2017). The Low FODMAP Diet: Many Question Marks for a Catchy Acronym. Nutrients9(3), 292.

Whelan, K., Martin, L. D., Staudacher, H. M., & Lomer, M. C. E. (2018). The low FODMAP diet in the management of irritable bowel syndrome: an evidence-based review of FODMAP restriction, reintroduction and personalisation in clinical practice. Journal of human nutrition and dietetics : the official journal of the British Dietetic Association31(2), 239–255.

Manning, L. P., Yao, C. K., & Biesiekierski, J. R. (2020). Therapy of IBS: Is a Low FODMAP Diet the Answer?. Frontiers in psychiatry11, 865.

Tuck, C., & Barrett, J. (2017). Re-challenging FODMAPs: the low FODMAP diet phase two. Journal of gastroenterology and hepatology32 Suppl 1, 11–15.


OBEZITEDAVISI-19-1200x481.jpg

 

Anne sütü bebek beslenmesinin en önemli kaynağıdır, ilk 6 ay sadece anne sütü önerilir. 6. aydan itibaren ek besinlere başlanmasıyla anne sütü 2 yaşına kadar verilmeye devam edilebilir. Anne ile bebeğin sağlığı üzerinde biyolojik ve psikolojik bir etkiye sahiptir Emzirme doğum sonrası depresyon, kalp hastalığı ve diyabet, meme kanseri ve yumurtalık kanseri dahil olmak üzere yaşamın ilerleyen dönemlerinde belirli hastalıklara yakalanma riskini azaltmaktadır. Ayrıca anne sütü, bebeğin gelişimi için gerekli olan besleyici besinler ve koruyucu bileşiklerle doludur. Bu nedenle anne sütü, bebek beslenmesinde “altın standart” olarak bilinir ve genellikle sıvı altın olarak anılır. İlk 6 ay boyunca emzirilen bebeklerin, çocukluk çağında obezite, tip 2 diyabet ve lösemi gibi hastalıklara yakalanma olasılığının düştüğü bilinmektedir.

Anne ve bebeği bu denli etkileyen emzirme dönemi yeterli ve dengeli beslenmenin çok önemli olduğu ve özel beslenilmesi gereken bir dönemdir:

  • Emzirirken açlık seviyesinin tüm zamanların en yüksek seviyesinde olmasının bir nedeni vardır. Emziren bir anne günde ortalama 700-800 ml süt salgılar. Anne sütü oluşturmak vücut için zorlu bir iştir ve ekstra alınması gereken 500 kalorinin yanı sıra daha yüksek seviyelerde belirli besin maddelerine ihtiyaç doğar.
  • Emziklilik döneminde ilk 6 ay zayıflama diyeti yapılmamalıdır. Günlük enerji alımının 1800 kkal altına düşmemesi gerekir. Kısıtlayıcı diyetler süt yapımını azaltmakta ve sütün besin değerini olumsuz etkilemektedir.
  • Yeterli düzeyde anne sütü üretimi için yeterli miktarda sıvı almaya özen gösterilmelidir. Günde en az 8-12 bardak su içilmelidir. Emziklilik döneminde suyun yanı sıra besin değeri yüksek süt ve taze sıkılmış meyve suyu gibi içecekler tercih edilmelidir. Süt ve meyve suyu aynı za­manda diğer besin öğelerinin tüketimini de sağlayacağından, anne sütü verimliliğini de etkileyecektir. Örneğin; süt tüketimi kalsiyum, meyve suyu ise C vitamini sağlayacaktır.
  • Posa içeriği yüksek, rafine edilmemiş, yüksek lif içeren karbonhidratlar tercih edilmelidir.
  • Protein alımı arttırılmalıdır. (Yağsız kırmızı et, yumurta, tavuk…)
  • Balık; protein ve omega-3 kaynağıdır, bu dönemde haftada 2 gün tüketmeye özen gösterilmelidir.
  • Soğan, sarımsak, brokoli, kabak, karnabahar, acı baharatlar veya kuru baklagiller, anne sütünün tadını değiştirebilir. Bu durum bazı bebeklerde hu­zursuzluk (gaz oluşturması, emmeyi reddetme gibi) yaratırken, bazıları hiç fark etmeyebilir. Bebeğinizde ciddi birtakım huzursuzluklar gelişirse, bu tür besinler ya daha az sıklıkla tüketilmeli ya da hiç tüketilmemelidir.
  • Kafein anne sütüyle bebeğe geçip bebekte uykusuzluk ve huzursuzluğa sebep olabilir. Günde 1 fincandan fazla kahve tüketilmemelidir.
  • Emziklilik döneminde alkol ve sigara kullanılmamalıdır.
  • Ara sıra en sevdiğiniz yiyeceklerin tadını çıkarmak tamamen sağlıklı olsa da, fast food ve şekerli kahvaltılık gevrekler gibi işlenmiş gıdaların alımını mümkün olduğunca azaltmak en iyisidir. Bunun yerine daha besleyici seçenekler seçin. Örneğin, güne büyük bir kase parlak renkli kahvaltı gevreği ile başlamaya alışkınsanız, doyurucu ve sağlıklı bir yakıt kaynağı olarak bir kase yulaf, çilek, hindistan cevizi ve bir parça fındık ezmesi ile değiştirmeyi deneyin.

KAYNAKLAR

https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/beslenme/emzirme-doneminde-beslenme.html

Kominiarek, M. A., & Rajan, P. (2016). Nutrition Recommendations in Pregnancy and Lactation. The Medical clinics of North America100(6), 1199–1215.

BELLÜ, R., & CONDO, M. (2017). Breastfeeding Promotion: Evidence and Problems. Pediatr Med Chir. 2017 Jun 28;39(2):156

UÇAR, Z. ÖNGÜN YILMAZ, H. Laktasyon Döneminde Beslenme: Enerji ve Makro Besin Öğeleri. J Health Pro Res 2020; 2(1):37-46

 


OBEZITEDAVISI-19-1200x481.jpg

EMZİRME DÖNEMİ

Emzirmenin anne ve bebek için önemli olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Anne sütü almayan bebeklerde obezite, mide rahatsızlıkları, alerjik reaksiyonların görülme sıklığı anne sütü alan bebeklere göre daha yüksektir. Ayrıca emzirmenin annenin sağlığı açısından da birçok olumlu etkisi vardır.

Emzirme döneminde süt miktarının ve kalitesinin iyileşmesi için annenin beslenmesine dikkat etmesi, stresten uzak durması gerekmektedir. Emzirme sürecinin ilk 6 ayı fazla kilo verilmemelidir. Bunun yerine sağlıklı ve yeterli beslenmek ve yeterli miktarda emzirmek hedeflenmelidir.

Emzirme Döneminde Beslenme Önerileri

-Anne kalsiyum yönünden zengin olan süt, yoğurt ve peyniri düzenli ve yeterli miktarda tüketmelidir.

-Anne sütünün büyük çoğunluğu sudan oluşmaktadır. Bu nedenle her gün ortalama 2-3 litre su tüketimi ihmal edilmemelidir.

-İlk 6 ay düşük kalorili zayıflama diyetleri uygulanmamalıdır ve bu süreç diyetisyen kontrolünde ilerlemelidir.

-Omega-3 içeriği yüksek besinleri tüketmek, bebeğin zihinsel gelişimine katkıda bulunmaktadır. Bu nedenle haftada 2 kere balık tüketimi, ceviz, semizotu veya omg-3 takviyesi alımı önemlidir.

-Folik asit hem gebelikte hem de emzirme döneminde elzem vitaminlerden biridir. Mevsiminde yeşil yapraklı sebze tüketmeye özen gösterilmelidir.

-Çay, kahve, asitli içeceklerin tüketimi az olmalıdır. Yemekten 1-2 saat sonra açık ve limonlu olarak tüketilmesi vitamin ve mineral kayıplarının önlenmesi açısından önemlidir.

-Tatlı tüketirken az şekerli ve gaz yapmayacak tercihler yapılmalıdır.

-İçeriği bilinmeyen paketli gıdalardan uzak durulmalıdır. Katkı maddeleri anne sütünden bebeğe geçebilir.

-Sigara ve alkol tüketimi süt miktarını azaltmaktadır ayrıca anne sütünden bebeğe zararlı madde geçişine sebep olmaktadır.

-Magnezyum ve çinko yaşam boyu her kadın için önemli bileşenlerdir. En iyi kaynakları kırmızı et, fındık ve bademdir.

-Günde ortalama 700-800 mL süt salgılanır ve annenin enerji ve besin ögeleri ihtiyacı emziklilik döneminde normal gereksinime ek yapılarak arttırılmalıdır.

 




Kısaca


Healmedy size çeşitli tıbbi hizmetler sunar. Obezite Cerrahisi hastalarımıza sunduğumuz en önemli hizmetlerden biridir. Bazı tıbbi hizmetler hakkında herhangi bir yardıma ihtiyacınız varsa, bize hemen ulaşabilirsiniz




Hemen Ulaşın


Healmedy’den bilgi alabilmek için mail adresinizi iletin.



    Copyright 2023. All rights reserved.