OBEZITEDAVISI-38-1200x481.jpg

KIZLIK ZARI MUAYENESİ

Toplumlarda bekaretin bir simgesi olarak kabul edilen kızlık zarının latince ismi ‘’hymen’’dir. Aslında ilk ilişkide kanama gibi bir zorunluluk olmamasına rağmen toplumda değişimler ile beraber paralel olarak son yıllarda genç kızlarımızda psikolojik travmalara aile içi şiddet, namus cinayeti ve hatta intiharlara kadar giden oldukça acı deneyimlere neden olmaktadır.

Kızlık zarı muayenesi jinekolog tarafından litotomi pozisyonunda yapılmaktadır. Hasta sırt üstü yatar ve bacaklar açık konumda iken libium minüsler (küçük dudaklar) açılarak muayene gerçekleşir.

Kızlık zarı daha içeride ise hekim hastadan ıkınmasını isteyerek zarı görmeyi hedefleyebilmektedir. Muayene süresi ortalama 3-4 dakika kadar sürmektedir. Hastanın canı yanmaz ve muayene sırasında zarın bozulma ihtimali yoktur.

 

 


OBEZITEDAVISI-37-1200x481.jpg

KIZLIK ZARI NEDİR?

Kızlık zarı yapısı vücudun bir parçasıdır. Bazı kadınlarda esnek, hassas olabilir bazı kadınlarda ise hiç olmayabilir. Bu zarın görevi bebekken idrar yollarından bulaşılabilecek, rahimde veya vajinada yaşanılabilecek iç hastalıklardan korumasıdır.

Kızlık zarı kadınlarda ilişkiye girmeyle birlikte kanama olmasını sağlayan zarsı bir yapıdır. Kızlık zarı ince bir yapıdadır. Ortasında küçük bir delik bulunur ve vajina girişinde yer almaktadır. Bu yapının şekli ve özellikleri kişiden kişiye değişmektedir.

Peki bu yapı neden yırtılır?

-Himen olarak adlandırılan dokuda aşırı gerilme meydana gelmesi

-Bazı sportif faaliyetler

-Cerrahi operasyon ile dokuya müdahale edilmesi

-Cinsel ilişki

-Vajinal yolla kullanılan bazı ilaçlar

 

KIZLIK ZARI DİKİMİ NEDİR?

Kızlık zarı dikimi lokal anestez, veya sedasyon altında uyutularak yapılan bir işlemdir. Cinsel ilişki ile birlikte kanama olmasını sağlayan bu yapının hattı yeniden oluşturulmaktadır.

Kızlık zarı dikimi uzun süreli ve kısa süreli olmak üzere iki tipte yapılmaktadır.

Kısa süreli onarımlar cinsel ilişkisi en geç bir hafta içerisinde gerçekleşecek kadınlar için yapılmaktadır. Uzun süreli onarımlar ise cinsel ilişkiye çok uzun zaman sonra girecek kadınlar için uygun görülmektedir.


OBEZITEDAVISI-36-1200x481.jpg

Kardiyovasküler hastalıklar (KVH) kalp ve kan damarları hastalıklarıdır. Her yıl birçok insan KVH’a karşı hayatını kaybetmektedir. Hatta ABD’de kadın ve erkekler için birinci sıradaki ölüm nedenidir. Ülkemizde ise Türkiye İstatistik Kurumu-2017 Ölüm Nedeni İstatistiklerine bakıldığında, dolaşım sistemi hastalıklarının birinci sırada yer aldığı görülmektedir. Sigara-alkol kullanımı, dengesiz ve yetersiz beslenme KHV riskini arttırmaktadır. Kardiyovasküler hastalıkların temeline bakıldığında, beslenme ve KVH arasında çok yakın bir ilişki olduğu gözlemlenmiştir. Beslenme bu hasta gruplarında mortalitenin ve morbiditenin iyileşmesi açısından önemlidir. Yeterli ve dengeli beslenme ile tıbbi beslenme tedavisi KVH’ın önlenmesi ve tedavisinde büyük rol oynamaktadır.

Kardiyovasküler Hastalıklarda Risk Faktörleri

Beslenme:

Yetersiz ve dengesiz beslenmek

ateroskleroz, koroner kalp hastalığı başta olmak üzere KVH için risk faktörüdür. Sağlıklı beslenmek kan lipid profilinin, kan basıncının ve ideal vücut ağırlığının korunması açısından önemlidir.

Doymuş yağ asitlerini yüksek miktarda tüketmek LDL kolesterol seviyesini ve toplam Kolesterol/HDL kolesterol oranını arttırmaktadır. Doymuş yağ asidi alımının yerine çoklu doymamış yağ asidi içeren yağların tercih edilmesi de kardiyovasküler hastalık riskinin azalmasını sağlamaktadır.

Omega-3 yağ asitlerinden dokozahekzaenoik asit (DHA) ve eikozapentaenoik asit (EPA) KVH riskini azaltmaktadır. Uskumru, alabalık, ringa EPA ve DHA açısından zengindir.

Yüksek posalı diyet düşük KVH riski ile ilişkilendirilmiştir. Posa, ince bağırsaktan kolesterol emilimini azaltmakta dolayısı ile Toplam kolesterol ve LDL kolesterol seviyelerini düşürmektedir.

Yüksek tuz tüketimi KVH için özellikle hipertansiyon (HT) için tehdit oluşturmaktadır. DSÖ tuz tüketimini 5 g/gün olarak belirlemiştir. Sebze ve meyve tüketimi, antioksidan, fonksiyonel bileşenler ve yüksek posa içeriklerinden dolayı tüketilmelidir. Ayrıca çalışmalara göre sebze ve meyve tüketimi KVH riskini azaltmaya yardımcı besinlerdir.

Aile öyküsü:

Ailesinde KVH olan bireylerde ilerleyen dönemlerde KVH riskiyle karşılaşma durumlarının daha yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca çalışmalar hipertansiyon, diyabet, dislipidemi gibi hastalıkların da genetik temelli olabileceğini savunmaktadır.

Sigara Kullanımı:

Yapılan çalışmalara göre KVH’ın yaklaşık %10’u sigara kullananlar olduğunu bildirmiştir. Sadece sigara kullanımı değil sigaraya maruz kalmakta hastalık riskini arttırmaktadır. Sigara dumanı içerisinde bulunan birçok madde lipoproteinlere zarar vererek oksidasyonu arttırır ve kan oksijen taşıma kapasitesini düşürmektedir.

Diyabet:

Kardiyovasküler risk, kandaki glikoz seviyesinin artmasıyla doğru orantılıdır. Ek olarak kandaki anormal glikoz seviyesi yüksek kan basıncı,düşük HDL kolesterol ve yüksek trigliserid (TG) seviyesine nede olabilmektedir. Kan glikoz seviyesinin ideal aralıkta olması bu risklerin azalttığını işaret etmiştir.

 

ÖNERİLER

*Öncelikle sağlıklı bir yaşam tarzı benimsenmelidir.

*Tütün kullanımı mutlaka bırakılmalıdır.

*Haftada en az 150 dakika orta şiddetli egzersiz yapılmalıdır.

 

BESLENME ÖNERİLERİ

-Yüksek posalı diyetlerin KVH riski ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Beslenme Bilimsel Danışma Kurulu (SACN) 2015 raporuna göre, her 7 gram posa alımının KVH riskini %9 azalttığını bildirmiştir.

-Kalsiyumun yetersiz tüketimi hipertansiyon riskini arttırmaktadır. Bu nedenle günlük tuz oranı düşük süt, yoğurt, peynir tüketimine dikkat edilmelidir.

-Düzenli olarak sağlık kontrolleri yaptırılmalıdır.

*Fazla kilolu bireyler, vücut ağırlığı kaybı sağlamak için mutlaka beslenme uzmanına danışmalıdır.

*Sebze, meyve, bitkisel veya hayvansal protein ve balık tüketiminin beslenme programında mutlaka yer alması gerekmektedir.

*İşlenmiş et, trans yağ, rafine karbonhidrat, şeker eklentili paketli gıda tüketiminden uzak durulmalıdır.

*Fazla kilolu bireyler, vücut ağırlığı kaybı sağlamak için mutlaka beslenme uzmanına danışmalıdır.

*Sebze, meyve, bitkisel veya hayvansal protein ve balık tüketiminin beslenme programında mutlaka yer alması gerekmektedir.

*İşlenmiş et, trans yağ, rafine karbonhidrat, şeker eklentili paketli gıda tüketiminden uzak durulmalıdır.

*Beslenme programında besin çeşitliliğine önem verilmelidir.

*Tüketilen besine ekstra tuz atımı azaltılmalı ve günlük 5 gramın altında tutulmalıdır.

 


OBEZITEDAVISI-35-1200x481.jpg

YUMURTALIK KİSTİ NEDİR?

Yumurtalık kistleri, menopoz ve adölesan dönemleri gibi farklı dönemlerde görülebilen kistlerdir.

Yaş gruplarına göre yumurtalık kistleri şu şekildedir:

Fonksiyonel kistler: 13-18 yaş arası görülebilmektedir. Bu dönemde vücut hormonları henüz oturmadığı için geçici kistler oluşabilmektedir. Bu kistleri takip etmek çok önemlidir çünkü düşük bir ihtimalde olsa kistin oluşturduğu ağırlıktan dolayı over tansiyonu denilen kist rüptürü sorunu oluşabilmektedir. Bu takip sürecinde herhangi bir ilaç tedavisi söz konusu değildir.

Korpus luteum kistleri: Adet dönemlerinde görülmektedir. Yumurtalama ile meydana gelir ve tamamına yakın kaybolur.

Germ Hücreli Tümörler: Adölesan ve üreme çağında görülebilen tümörlerdir. Tedavisinde ameliyat yeterli olurken bazen ek olarak kemoterapiye de ihtiyaç duyulabilmektedir. Daha çok solid organ şeklinde solid kistik kitlelerdir. Ultrason kontrolü ile tanı kolaylıkla konulabilmektedir.

Dermoid kistler: Gebelik döneminde görülebilmektedir. Kistin içerisinde deri, kıl, yağ, kemik gibi dokular bulunur. Tanıda geç kalınmadıysa kistik kitle çıkarılarak sorun ortadan kalkmaktadır.

Çikolata (endometriyotik) kistleri: Kistin içerisindeki yapı erimiş çikolataya benzetildiği için bu adı almıştır. Üreme döneminde en sık görülen kistlerdir. Doğurganlık döneminde her 10 kadından 1 i bu kistlere sahip olabilmektedir. Hastanın çocuk sahibi olmak gibi bir düşüncesi var ise ultrason aracılığı ile hasta takip edilmelidir ancak hastanın ağrı şikayeti çok fazla ise ameliyat önerilir. Ancak kandan alınan tümör belirteci olan CA-125 kanda artış gösteriyorsa bu hastalarda da ameliyat gerekmektedir. Kanser riski üreme çağındaki çikolata kistlerinde düşüktür. Yaş ilerledikçe çikolata kistlerinin tümöral olma riski artmaktadır.

KAPALI YUMURTALIK KİSTİ AMELİYATI NEDİR?

Yumurtalıkta bulunan kistlerde her zaman cerrahi bir tedavi uygulanmayabilir. Ancak çeşitli durumlarda yumurtalık kistlerinin cerrahi bir işlem ile alınması gerekebilmektedir. Bu operasyona, literatürde kistektomi adı verilmektedir.

Yumurtalık kisti operasyonları kapalı ya da açık ameliyat yöntemleri ile yapılabilir. Ancak günümüzde en yaygın olarak kapalı yöntem, yani laparoskopik yöntem uygulanmaktadır. Kapalı ameliyat yöntemde göbek deliği altında ve kasık bölgesinde yaklaşık1 cm boyutunda delikler açılır. Bu delikten girilerek kist alınır. Kesi oldukça küçük olduğu için hastanın iyileşme süresi de oldukça kısadır.

Ameliyattan sonra hastanın ağrı duyması, açık ameliyata göre çok daha azdır. Bundan dolayı hastaya hekimin onayı ile kapalı ameliyatın uygulanması daha çok tercih edilmektedir.

Kapalı yumurtalık kisti ameliyatı sonrası;

-20 gün boyunca cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır.

-2 gün geçmeden duş alınmamalıdır. 2 gün sonra ise ayakta duş alınmalıdır.

-10 gün boyunca havuza, denize veya küvete girilmemelidir.

-Hekimin verdiği ilaçlar aksatılmadan alınmalıdır.

-Kontroller ihmal edilmemelidir.


OBEZITEDAVISI-34-1200x481.jpg

KAPALI RAHİM AMELİYATI

Histerektominin farklı metodları vardır. Hastanın durumuna, kilosuna ve tercihine göre tedavi yöntemi değişmektedir. Günümüzde laparoskopik olarak adlandırılan karından birkaç delik açılarak bu operasyon uygulanabilmektedir.

Kadınlarda sık görülen miyom, rahim ve yumurtalık kanseri ve rahim iç zarının iltihaplanması, rahim sarkması gibi durumlarda rahmin yani uterusun alınması gerekebilmektedir. Ancak gelişen teknoloji sayesinde bu ameliyat son derece konforlu bir süreç haline gelmiştir.

Genellikle rahmin alınmasının en sık  sebebi miyomdur. Çünkü miyomlar ilaçla tedavi edilemezler. Dolayısıyla rahmin alınması ile miyomlardan kurtulmak mümkündür.

Rahmin alınması, genel anestezi almış hastanın göbek deliği ve kasık çevresine yaklaşık olarak 1 cm’lik kesilerin atılmasıyla gerçekleşir. Yerleştirilen cihazlar yardımıyla rahim alınır, batına kamera gönderilir ve ardından vajenden dışarıya çıkartılır. Hasta, kesileri çok küçük olması sebebiyle hem iyileşme sürecini hızlı hem de ağrısı çok az olacak şekilde bu süreci geçirmektedir.

Operasyon süresi ortalama 1,5 saat sürmektedir fakat bu süre hastanın;

Rahim büyüklüğüne,

Rahimdeki patolojinin türüne,

Karın içerisindeki yapışıklıklara göre değişiklik göstermektedir.

Ameliyat sonrasında dengeli beslenme çok önemlidir. Bol sebze, protein ve meyve tüketmeye, gaz yapan besinlerden uzak durmaya, lifli gıdalar tüketmeye ve su tüketimine dikkat edilmesi şarttır.

Rahim alınması aşağıdaki hastalıklarda yapılmaktadır:

-Rahim ağzı kanseri

-Rahim kanseri

-Yumurtalık kanseri

-Vajinadan dışarı çıkacak şekilde rahim sarkması gibi durumlarda uygulanabilir.

-Şiddetli kanama veya ara kanamalarda miyom kaynaklı olabilmektedir.


OBEZITEDAVISI-33-1200x481.jpg

İSHAL DİYETİ NEDİR?

 

İshal, mevsim geçişleri, yanlış besin tüketimi, mikroorganizmalar, ilaç kullanımına bağlı yan etkiler, kontamine olmuş suların içilmesi veya kullanılmasından kaynaklanan en sık görülen rahatsızlıklardan biridir. Hastalık, 3 günden fazla sürer ve beraberinde ateş, kusma, karın veya makat ağrısı, halsizlik görülür ise mutlaka hekiminize danışınız. İshal olan bireyin posasız ve yağsız besinleri tüketmesi gerekmektedir.

 

Öneriler:

 

-İshalden dolayı kaybedilen su ve elektrolitlerin yerine konması için bol sıvı tüketimi elzemdir.

-Şekerli ve yağlı yemek ishali olumsuz etkiler bu nedenle uzak durulmalıdır.

-Beyaz et, az yağlı peynir, yağsız lapa pilav, ayran,yoğurt,beyaz ekmek, elma, şeftali, ayva, patates ishali tedavi etmek için kullanılabilir.

-Bağırsak hareketini arttırıcı kayısı, incir, portakal, bulgur, kepekli ekmek gibi besinler ishali attırabileceği için tüketimi azaltılmalıdır.

-Tuzlu ayran, taze sıkılmış meyve suları ve su tüketimi kaybedilen sıvı ihtiyacının yerine konması için önemlidir.

 

ÖRNEK DİYET LİSTESİ

 

KAHVALTI:

-Limonlu açık çay

-Az yağlı beyaz peynir

-Beyaz ekmek

 

ARA ÖĞÜN:

-Az yağlı probiyotikli yoğurt

-Kabuğu soyulmamış elma, şeftali

 

ÖĞLE YEMEĞİ:

-Az yağlı yayla çorbası

-Haşlanmış veya fırınlanmış et

-Yağsız lapa pirinç pilavı

-Beyaz ekmek

 

ARA ÖĞÜN:

-Haşlanmış patates

-Az yağlı probiyotikli yoğurt

 

AKŞAM YEMEĞİ:

-Az yağlı patates yemeği

-Yağsız probiyotikli yoğurt

-Beyaz ekmek

 


OBEZITEDAVISI-32-1200x481.jpg

İDRAR KAÇIRMA NEDİR?

İdrar kaçırma, idrarın istemsiz olarak idrar yolundan dışarı çıkmasıdır. Öksürme, hapşırma gibi durumlarda karın içerisindeki basıncın değişmesine bağlı olarak idrar kaçırma problemi gelişmektedir. İdrar kaçırma veya tutamama sorunu sosyal hayatı olumsuz yönde etkilemektedir.

Farklı yaş gruplarında farklı sebeplerden dolayı görülebilmektedir. Kadınlarda özellikle menopoz dönemi sonrasında ortaya çıkmaktadır. İdrar kaçırmanın tıbbi karşılığı üriner inkontinanstır.

İdrar kaçırma probleminde tedavinin belirlenebilmesi için idrar kaçırma tipinin belirlenmesi gerekmektedir. İdrar kaçırma problemi genellikle genital organların sarkmasıyla gerçekleşmektedir. Bağ dokusunda zayıflıktan dolayı olan sarkmalarda cerrahi yönteme başvurulmaktadır.

 

İDRAR KAÇIRMA TİPLERİ

Jinekolojik açıdan idrar kaçırma tipleri ikiye ayrılmaktadır.

İlk olarak idrar torbasının depolama fazında meydana gelen problemler: sıkışma tipi idrar kaçırma, stres tipi idrar kaçırma ve mikst tipi idrar kaçırmadır.

İkincisi ise idrar torbasının boşaltım fazında meydana gelen problemler: taşma tipi idrar kaçırma ve fonksiyonel idrar kaçırmadır.

Stres tipi idrar kaçırma kadınlarda çok sık görülmektedir. Özellikle öksürme, aksırma anlarında meydana gelmektedir. Sıkışma tipi idrar kaçırma ise acil tuvalete gitme isteği hissedilir ve tuvalete gidilmeden idrar kaçırma gerçekleşir. İki tipinde aynı anda olması karışık tip idrar kaçırma tablosudur. Taşma tipi idrar kaçırma problemi ise idrar yapma hissi oluşmadan az miktarlarda idrar kaçağının oluşmasıdır. Bazı durumlarda ise idrar kaçağı fark edilmemektedir. İdrar kaçırma, iç çamaşırın ıslak olması ile anlaşıldığı tip total idrar kaçırma tipidir. Bu sorunun karşısında titiz davranmak ve tedavi yöntemleri ile hastalığın iyileşmesini sağlamak amaçlanmalıdır.

 

İDRAR KAÇIRMA TEDAVİSİ

Sıkışma tipi idrar kaçırmada, mesane eğitimi ve egzersizler, ağızdan alınan mesane gevşetici ilaçlar ve mesane içi uygulanan ilaçlar (botoks) tedavileri uygulanmaktadır.

Stres tipi idrar kaçırmada ise, hafif tiplerinde pelvik taban egzersizleri ve orta-ileri derecede ise üretreya uygulanan askı ameliyatları uygulanmaktadır.

İdrar kaçırma ameliyatlarının en büyük avantajı hastanın aynı gün taburcu olabilmesidir. Bu ameliyatlar uzman hekimler tarafından yapıldığı takdirde yüksek oranda başarı elde edilir. Cerrahi öncesi hastalara kegel egzersizleri önerilebilmektedir.


OBEZITEDAVISI-31-1200x481.jpg

HİPERTANSİYON

Kalbin sol ventrikülü tarafından vücuda pompalanan kan, içinden geçtiği kan damarlarına bir basınç uygulamaktadır. Kan damarlarıda bu basınca bir dirençle karşılık vermektedir.  Kalp kasıldığında en yüksek nokta sistolik basınç, kalp gevşediğinde en düşük nokta da diyastolik basınç olarak adlandırılmaktadır.

Hipertansiyon, kan damarlarında basıncın arttığı durumdur. Kalp artan kan basıncı karşısında sirkülasyonu sağlayabilmek için daha fazla çalışmaktadır. Kan basıncının normal olması için büyük (sistolik) tansiyonun 120 mmHg, küçük (diyastolik) tansiyonun ise 80 mmgHg’nin altında olması gerekmektedir.

Toplumda tansiyon görülme sıklığı %30-%45 arasındadır ve yaş ile birlikte bu oran artmaktadır. Yapılan çalışmalara göre üç erişkinden birinde hipertansiyon görülmektedir.

Kan Basıncının Değerlendirilmesi

Hipertansiyon tanısı alan bireylerin sayısı, yetersiz fiziksel aktivite, alkol kullanımı, fazla vücut ağırlığı, ve stres yönetiminin kötü olması gibi nedenler ile giderek artmaktadır. Ayrıca kan basıncı, besin ögeleri alımıyla etkilenmektedir. Bu nedenle yeterli ve dengeli beslenme sağlanmalıdır. Bireyin yaşam tarzında ve beslenmesinde dikkat edeceği unsurlar şu şekildedir;

-Düzenli yapılan egzersiz hipertansiyonun önlenmesinde ve tedavisinde önem taşır. Bu nedenle haftada en az 3 gün egzersiz yapmak önerilmektedir.

-Doymuş yağ asidi tüketimi dünya genelinde artış göstermektedir. Doymuş yağ asidi tüketiminin azaltılması plazma LDL kolesterol ve toplam kolesterol seviyesinin azalmasını sağlamaktadır. Uluslararası diyet rehberlerinde, doymuş yağ asidi alımının azaltılıp yerine doymamış yağ asitlerinin tüketilmesi gerektiğini bildirmiştir.

-Potasyum (K) içeriği dolayısı ile yeşil yapraklı sebzeler beslenme programında yer almalıdır.

-Yeterli mineral ve lif alımı için tahıl içeren gıdalar tercih edilmelidir.

-Beden kitle indeksi (BKI) ideal aralıkta tutulmalıdır.

-Alkol alımı sınırlandırılmalıdır. Kadınlar 1, erkekler 2 kadehin üzerine çıkmamalıdır.

-Haftada 2 gün balık tüketmek veya balık yağı suplemanı kullanmak kan basıncı kontrolünde önemlidir.

-Rafine şeker içeren gıdalardan uzak durulmalıdır.

-Yüksek tuz tüketimi (konserve gıdalar, turşu, salamura besinler gibi) hipertansiyonu arttırarak kardiyovasküler hastalık gelişme riskini arttırır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tuz tüketiminin 5 g/gün’den az olmasını önermektedir.

-Potasyum içeren sebze ve meyvelerin yeterli tüketilmesi hipertansiyon riskini azaltmaya yardımcı olmaktadır.

-Beslenme planı kültürel alışkanlıklar göz önünde bulundurularak oluşturulmalıdır.

-Yüksek posalı diyetlerin KVH riski ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Beslenme Bilimsel Danışma Kurulu (SACN) 2015 raporuna göre, her 7 gram posa alımının KVH riskini %9 azalttığını bildirmiştir.

-Kalsiyumun yetersiz tüketimi hipertansiyon riskini arttırmaktadır. Bu nedenle günlük tuz oranı düşük süt, yoğurt, peynir tüketimine dikkat edilmelidir.

-Düzenli olarak sağlık kontrolleri yaptırılmalıdır.

 


OBEZITEDAVISI-29-1200x481.jpg

Hashimoto Tiroiditi ve Beslenme

Tiroid, boynumuzun tabanında oturan kelebek şeklinde bir endokrin bezdir. Kalp, akciğerler, sindirim ve merkezi sinir sistemleri dahil olmak üzere hemen hemen her organ sistemini etkileyen hormonları salgılar. Aynı zamanda metabolizmayı ve büyümeyi de kontrol eder.

Günümüzde birçok gelişmiş ülkede en yaygın tiroid bozukluklarından biri olarak Hashimoto tiroiditi çokça karşımıza çıkar.

Hashimoto tiroiditi, bağışıklık sisteminin bir parçası olan lenfositlerin tiroid hücrelerini  yavaş yavaş tahrip ederek tiroid bezinin işlevini yerine getirememesine neden olan otoimmün bir rahatsızlıktır. Kadınlarda erkeklere göre 5-20 kat daha sık görülmektedir.

Hastalığın teşhisinde görülen semptomlar ve laboratuvar tetkikleri belirleyicidir. Kanda yüksek TSH (tiroid stimulan hormon), düşük T3 (triiyodotironin) ve T4 (tiroksin) seviyeleriyle karakterizedir. Aynı zamanda kanda artmış düzeyde anti-TPO (anti-tiroid peroksidaz) antikorları bulunur.

Hashimoto tiroiditi olan bazı kişilerde ayrıca yüksek TBII (TSH reseptör bloke edici antikorlar) ve anti-Tg (antitiroglobulin) antikorları vardır. Bu antikorlar tiroid bezine saldırır.

En yaygın görülen semptomlar arasında kilo alma, aşırı yorgunluk, soluk ve kuru cilt görünümü, kabızlık, soğuğa karşı hassasiyet, düşük konsantrasyon, saç dökülmesi, kas gücünde azalma, nefes darlığı, depresif ruh hali yer almaktadır.

Hashimoto tiroiditi olan kişilerde otoimmün durumlar, yüksek kolesterol, obezite ve diyabet geliştirme riski daha yüksek olduğundan, diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri de diğer hastalıkların gelişme riskini azaltmanın anahtarıdır.

Araştırmalar, standart ilaçlara ek olarak diyet ve yaşam tarzı değişikliklerinin semptomları büyük ölçüde iyileştirebileceğini gösteriyor. Hashimoto tiroiditi olan her kişi tedaviye farklı yanıt verir, bu nedenle bu durum için bireyselleştirilmiş bir yaklaşım çok önemlidir.

Bu değişiklikler iltihaplanmayı azaltmaya, yüksek tiroid antikorlarının neden olduğu tiroid hasarını yavaşlatmaya veya önlemeye ve vücut ağırlığını, kan şekerini ve kolesterol seviyelerini yönetmeye yardımcı olmaktadır.

Hastalık, bağışıklık ilişkili olduğu için antiinflamatuar ve sorunlu gıda antijenlerinin uzaklaştırılmasını içeren bir diyet yaklaşımını içermelidir.

Hastaların normal bireylere göre çölyak hastalığı veya glüten hassasiyeti geliştirme riski fazladır. Glutenin sindiriminin zor olması ve sindirilememiş parçalarının kana karıştığında bağışıklık sistemi tarafından yabancı madde olarak algılanması nedeniyle saldırı durumuna geçmesi Hashimoto tiroiditinin daha da tetiklenmesine yol açabilmektedir. Ayrıca glüten ve tiroid hücreleri moleküler olarak birbirlerine çok benzediğinden, bağışıklık sistemi glüteni tiroid dokusu sanarak saldırıya geçerek tahribata yol açabilmektedir. Bu nedenle bir süre glüten eliminasyonu diyeti uygulanıp hastanın semptomlarında azalma olup olmadığına bakılabilir.

Hashimoto hastalığının tedavisini hedefleyen bir diyet, genellikle laktoz içeren süt ürünlerinin de ortadan kaldırılmasını gerektirir. Hastaların %75’ inde laktoz intoleransı teşhis edilir. Laktoz intoleransı ilacın biyoyararlanımını azalttığı ve daha yüksek dozların kullanımını zorunlu kıldığı için, bu müdahale levotiroksin alan kişilerde çok daha önemlidir. Bu nedenle onu alan hastalar veya yüksek TSH’ si olan hastalar laktozsuz ürünleri tercih etmelidir.

Hashimoto hipotiroidizmin kendisi bağırsak geçişinde bozukluklara neden olarak dışkılama sorunlarına yol açabildiğinden yeterli su ve lif alımı (minumum 30 gr) oldukça önemlidir. Çok fazla çözünür lif içeren yulafın, sebze ve meyvelerin diyete dahil edilmesi lif alımının arttırılmasına yardımcı olmaktadır. Diyetin karbonhidrat içeriği ise tam tahıllı kompleks karbonhidratlardan gelmelidir.

Ayrıca her öğünde protein alımını sağlamak, sağlıklı kilo kaybı hedefine ulaşmak için önemlidir.

Zeytinyağı, avokado, kolza yağı, ceviz, yağlı balık ve deniz ürünleri tercih edilmesi gereken sağlıklı yağ kaynaklarıdır.

İyotlu tuz mutlaka kullanılmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü her gün 150 mcg iyot alınmasını önermektedir. Ancak satın alınan iyotlu tuzun iyodunun gitmemesi için kuru ve kapalı ortamda ışık görmeyecek bir alanda saklanması gerekmektedir.

Şeker ve şeker içeren yiyecekler, gazlı içecekler ve paketli gıdalar gibi işlenmiş ürünlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır. Bu şekilde enflamasyon oluşumu azalmış olup bağışıklık sistemi yatışacaktır.

Selenyumdan zengin besinlere (yumurta, balık, mantar, ıspanak, hindi eti gibi) ve çinkodan zengin besinlere (kabak çekirdeği, keten tohumu gibi) diyette yer verilmelidir. Çünkü tiroid hormonlarının yapımında (T3 ve T4) selenyum ve çinko görev almaktadır. Gerek görüldüğünde doktor gözetiminde takviye edilebilirler.

 

KAYNAKLAR

Mincer, D. L., & Jialal, I. (2022). Hashimoto Thyroiditis. In StatPearls. StatPearls Publishing.

Chiovato, L., Magri, F., & Carlé, A. (2019). Hypothyroidism in Context: Where We’ve Been and Where We’re Going. Advances in therapy36(Suppl 2), 47–58.

Abbott, R. D., Sadowski, A., & Alt, A. G. (2019). Efficacy of the Autoimmune Protocol Diet as Part of a Multi-disciplinary, Supported Lifestyle Intervention for Hashimoto’s Thyroiditis. Cureus11(4), e4556.

Ihnatowicz, P., Drywień, M., Wątor, P., & Wojsiat, J. (2020). The importance of nutritional factors and dietary management of Hashimoto’s thyroiditis. Annals of agricultural and environmental medicine : AAEM27(2), 184–193.


OBEZITEDAVISI-28-1200x481.jpg

1.HAFTA

Spermin yola çıkmasından yumurtaya ulaşmasına kadar geçen süre 12 saattir. Yüzlerce sperm yumurtaya yönelir ve 1 tanesi yumurtaya girer. Gebelik son adet başlangıcından itibaren 40 hafta sürmektedir.

 

2.HAFTA

Yumurta hücresi artık olgunlaşmıştır ve döllenmeye hazırdır. Rahim zarında da kalınlaşma başlamıştır. Bazı anne adaylarının bu dönemde kasıklarında ağrı ve mide bulantıları olabilmektedir.

 

3.HAFTA

Anne adaylarının beslenmesi çok önemlidir. Yumurta bu dönemde döllenmiştir. Rahime tutunma esnasında bazen hafif bir lekelenme şeklinde kanama olabilmektedir.

 

4.HAFTA

Gebelik bu aşamada belli olmaktadır. Bu dönemde sık idrara çıkma görülmektedir. Beslenmeye omg-3 ve omg-6 dahil edilmelidir.

 

5.HAFTA

Bu haftada bebek 2mm boyutundadır. Beşinci haftanın sonlarına doğru bebeğin üreme organları, kalp, akciğer, kas ve iskelet sistemi gelişmeye başlar.

 

6.HAFTA

Bu hafta başından itibaren bebekte dolaşım sistemi ve plasenta aktif olarak çalışır. Anne ile bebek arasındaki oksijen, karbondioksit ve besinlerin taşınmasında görev alır.

Hızla gelişen bebek, pirinç tanesi büyüklüğündedir. Annenin halsizlik, baş dönmeleri, uyku hali, bulantı ve kusma şikayetleri olabilir.

 

7.HAFTA

Bebekte beyin çok hızlı gelişimine bağlı baş çok büyüktür. Alt ve üst çene çıkıntıları ve boyun omurları gelişir. Bu haftada bebek 10-11 mm boyutundadır. Bebeğin kol ve bacaklarının oluşumu için temeller bu hafta atılır.

 

8.HAFTA

Bebeğin dil, damak, göz merceği ve kemikleri taslak olarak oluşur. Cinsel organ oluşumu da bu haftada başlar. Dış kulak yolu ve kulak kepçesi oluşur. Retina oluşur ve göz belirginleşir. Baş hala büyüktür, kalbin üzerine doğru eğimlidir. Buna servikal fleksür denir. Parmaklar perdelidir.

 

9.HAFTA

Bu haftalarda bebek 25-30mm boyunda ve yaklaşık 4 gram ağırlığındadır. Bebekte göz ve dudaklar gelişmeye devam eder. Anne adaylarında kilo artışı görülebileceği gibi, eski giysiler de dar gelmeye başlayabilir.

 

10.HAFTA

Bu haftanın sonunda bebek 27-35 mm civarındadır. Yaşamsal organları bu hafta tamamen oluşacak ve fonksiyonlarını yerine getirmeye başlayacaktır.

 

11.HAFTA

Bebek artık 6-8 cm boyundadır, yani bir limon büyüklüğüne ulaşmıştır. Dokunma duyusunun oluşmaya başlamıştır. Artık başparmağını emebilen bebek, aynı zamanda bir objeyi de kavrayabilir duruma gelmiştir.

 

12.HAFTA

Gebelikte 12 hafta geçtiğinde bebeğin yüzü iyice belirginleşmiş olur. Ağzını açma kapama ve parmak emme hareketleri yaptığı ultrasonda görülebilir.

 

13.HAFTA

Bebekte yüz hatları daha çok belirgin hale gelmiştir. Anne adayları gebelikte civarında daha hızlı nefes alıp vermeye başlayabilir veya nefes darlığı çekebilirler.

 

14.HAFTA

Gebeliğin ikinci trimester, yani ikinci 3 aylık dönemi başlamıştır. Bebek erkekse prostat, kızsa yumurtalıkların gelişimi bu dönemde başlar.

 

15.HAFTA

Bebek artık portakal büyüklüğüne ulaşır. Bu haftadan itibaren kafası üzerinde ‘lanugo’ denilen ince ipeksi tüyler belirmeye başlar ayrıca tırnakları, saçları, kaş ve kirpikleri gelişmeye başlar.

 

16.HAFTA

Anne adayının bu hafta üçlü- dörtlü testler olarak bilinen kan testlerini yaptırması önerilir. Bu testlerin sonuçlarına göre bebekte bir anomali olup olmadığı saptanır.

 

17.HAFTA

Bebek artık 4 aylıktır. Bu hafta itibarıyla hızlı bir gelişim sürecine gireceği için, anne adayında da kilo alımı görülebilir.

 

18.HAFTA

Bu haftada kas ve sinir sisteminde gelişme söz konusudur. Bu haftada dişler oluşmuştur. Artık dışarıdan gelen seslere tepki veriyor hale gelmiştir.

 

19.HAFTA

Bu hafta bebeğin kalbi güçlenmektedir. Anne adayında reflü görülebilir. Bunun için, az miktarda ama sık yemek reflü şikayetlerini azaltacaktır. Hormonların etkisiyle görülen diş eti kanamaları görülebilmektedir. Annede kilo artışına bağlı karın ve bacak bölgesinde çatlaklar meydana gelebilir. Aşırı kilo almamak, antioksidan içerikli besin tüketimi, düzenli egzersiz yapmak bu çatlak oluşumunu engelleyebilir.

 

20.HAFTA

Anne rahmin göbek deliği hizasına dek yükselmiştir. Bu haftadan itibaren anne adayında bacaklarda kramplar görülebilir. Bunun için magnezyum faydalı olacaktır.

 

21.HAFTA

Sağlık bakanlığı anne adaylarının gebelik esnasında tetenos aşısı yapılmasını önermektedir.

22.HAFTA

Anne krampları önlemek için uzun süre ayakta kalmamalı, bacakları yukarıda tutmalı ve destek veren çoraplar giymelidir. Bebeğin gelişimi iyice arttığı için vücudun ağırlık merkezi değişir ve buna bağlı olarak bel, sırt ağrıları oluşabilir.

 

23.HAFTA

Bebek artık tamamen insan görünümündedir. Kulak içerisindeki kemikler tamamen sertleştiği için bebek çok iyi duyabilir. Hatta ultrasongrafi de gülümsemesi bile fark edilebilir.

 

24.HAFTA

Gebelik şekeri veya gizli şeker olarak bilinen hastalık için bu haftada anne adayına şeker yükleme testi yapılması önerilmektedir. Bebeğin büyümesiyle birlikte organlardaki bası artar ve mide ekşimeleri, yanmaları hissedilebilir.

 

25.HAFTA

Bu haftada en önemli gelişme bebeğin tat duyusunun gelişmiş olmasıdır. Karın büyüdüğü için, gerilen cilt dokusunda rahatsız edici boyutta kaşınmalar görülebilir. Bunun için nemlendirici losyonlar kullanın.

 

26.HAFTA

Bebek artık 800-900 gram ve 27-30 cm boyuna ulaşmıştır. Bu hafta bebeğin akciğer gelişimi için çok önemlidir. Alveol denilen hava kesecikleri oluşmaya başlar. Annenin egzersiz yapmaya özen gösterili fakat kendisini zorlayan egzersizlerden kaçınılmalıdır.

 

27.HAFTA

Gebeliğin en rahat dönemlerinden biridir. Bebeğin sese verdiği tepkiler artmaya başlamaktadır.  Büyüyen rahim, göğüs boşluğuna baskı yaptığı için özellikle gece yatarken nefes almakta güçlük yaşanabilir.

 

28.HAFTA

Gebelikte 28 hafta içinde yoğunlaşan beyazımsı vajinal akıntılar olabilir.

 

 

29.HAFTA

Bebek artık vücut ısısını ayarlayabilmektedir. Kemik iliğinde kırmızı kan hücresi üretebiliyor. Gözleri de hareket etmeye başlanmıştır.

 

30.HAFTA

Bebeğin cildini kaplayan lanugo adı verilen tüyler kaybolmaya başlar ve el-ayak tırnakları da uzar. Annenin rahimi özellikle akşamları düzensiz kasılmalar ile egzersiz yapar. Bu gayet normal olup endişelenmeye gerek yoktur.

 

31.HAFTA

Bebeğin ciğerleri iyice gelişmiştir, ama tam olgunlaşmış değildir. Bebeğin zararlı atıkları anne tarafından atıldığı için, bu aylarda özellikle yaz ayları ise, susuz kalmamaya dikkat edilmelidir. Bebek bu haftada daha da hareketli olacaktır. Amniyon sıvısı en fazla olan 750 cc miktarında ulaşmış olduğundan bebek rahat hareket edebilmektedir.  Annenin doğum çantasını yavaş yavaş hazırlaması önerilmektedir.

 

32.HAFTA

Bebek, hafif enfeksiyonlara karşı kendi bağışıklık tepkisini geliştirmeye başlar. Gebelikte 32 hafta dolduğunda, bazı anne adaylarının bu dönemde tansiyonları oldukça düzensizdir. Tansiyondaki ufak bir düşüş baş dönmesine, halsizliğe ve baş ağrısına neden olabilir.

 

33.HAFTA

Bebeğin cildi pembe ve pürüzsüzdür. Anne adayı, son ay boyunca doktor muayenelerini asla ihmal edilmemelidir.

 

34.HAFTA

Annenin rahim kasları, kasılmalarla doğuma hazırlanmaktadır. Bunlar, düzensiz ve genellikle rahatsızlık vermeyen kasılmalardır. İstirahat sonrası geçerler.

 

35.HAFTA

Bebek ortalama 46 cm uzunluğunda ve 2400 gr ağırlığındadır. Bebeğiniz 35.haftaya geldiğinde gelişiminin büyük kısmını tamamlamıştır. Bebeğinizin böbrekleri tamamen gelişmiştir ve karaciğer çalışmaya başlamıştır.

 

36.HAFTA

Yaşadığınız Braxton Hicks kasılmalarının miktarında bir artış fark edebilirsiniz. Braxton Hicks’i deneyimleyen pek çok kadın hastaneye gitmektedir, fakat endişelenmeye gerek yoktur çünkü bunlar sadece sahte doğum sancılarıdır. Gerçek doğum sancısı düzenli aralıklarla gelir sıklığı git gide artar ve geçmez. Yalancı doğum sancıları ise düzensiz gelir ve geçer. Bu yalancı sancılar inanılmaz sinir bozucu olasa da, hastaneye gitmek sizi rahatlatır. Gerçek doğum kasılmaları nihayetinde Braxton Hicks kasılmalarını takip edecektir.

 

37.HAFTA

Hamilelikte 27. hafta itibarıyla doğumun gerçekleşmesi normaldir. Anne adaylarının çok az bir kısmı 40. haftada doğum yapmaktadır. Rahim iyice büyüdüğü ve inceldiği için, içeri giren ışık miktarı artmıştır. Bu sayede bebek gece-gündüz düzenine alışır.

 

38.HAFTA

Bu haftadan itibaren bebeğin kafa çevresi ve karın çevresi birbirine eşittir. Bağırsak hareketleri düzene girmektedir. Gebelikte 38 hafta dolduğunda anne adayı, doğumun başlamasının ön belirtisi sıvının gelişine hazırlıklı olmalıdır.

 

39.HAFTA

Hamileliğin sonuna yaklaşıldığında, rahim ağzınızda değişikler başlar. Bu, serviksin doğum için hazırladığı süreçtir. Bebeğiniz pelvise girdikten sonra, giderek servikse daha yakın olacak ve baskı uygulamaya başlayacaktır. Rahim ağzı yumuşar, kısalır ve incelir.

 

40.HAFTA

Doğum sırasında, bebeğinizin başı her kasılma ile bebeğiniz rahim ağzına doğru itilir. Rahim ağzını geçtikten sonra vajinaya ilerler ve görünmeye başlar.

 

 

 

 

 

 

 




Kısaca


Healmedy size çeşitli tıbbi hizmetler sunar. Obezite Cerrahisi hastalarımıza sunduğumuz en önemli hizmetlerden biridir. Bazı tıbbi hizmetler hakkında herhangi bir yardıma ihtiyacınız varsa, bize hemen ulaşabilirsiniz




Hemen Ulaşın


Healmedy’den bilgi alabilmek için mail adresinizi iletin.



    Copyright 2023. All rights reserved.